19 Temmuz 2015 Pazar

Farklılıklar...


Neden Anlaşamıyoruz?

Aslın da nedeni çok basit. Çünkü aslın da dinlemiyoruz...
Ben her hangi bir konu da, her hangi bir sebeple tartışıyorsam EMPATİ ile yaklaşıyorum. Aslın da hakikat ve hak gördüğümüz bir çok konu sadece bizim yorumumuzdur. Ve yorumlar her zaman kişiye, duruma, sonuca ve de, zamana göre değişirler. Herhangi bir konu da çok net yargılarınız dahi çok sert bir durumda karşınıza bir engel olarak çıkabilir. Tamamen vicdani reddi savunan birisi öyle bir duruma ve şarta maruz bırakılır ki. Ömrü boyunca, hatta işkencelere rağmen taviz vermediği bu fikir bir anda onun kılıcı olur, kendi inancını keser. Bunu bildiğim ve böyle inandığım için, ben her zaman karşı tarafın da söylediğini kabul ederim. Sorun o benim söylediğimi asla kabul etmiyor. 

Peki burada sorun nedir ve kimdedir?  

Sorun aslın da kişinin, inandığı şeyin haricinde söylenecek her söze kulağını tıkamasıdır. Karşı tarafı asla anlamaya çalışmamasıdır. Hal böyle olunca bir gün gelir, ben onun savunduğu şeyi, farklı bir ortamda ve şartlarda savunabilirim. Ancak o, benim bugün savunduğum şeyi ömrü boyunca asla savunamayacak. Hatta bu sebeple yargılanıyor olsa dahi, yine de kulaklarını tıkayacak. 



Lütfen Okumaya Buradan Başlayın
Daha Anlaşılır Olması İçin, Sırayla Devam Edin.


Peki, benim yaptığım rol içinde olup,. yine benim olduğum yargıda baksa her bir insan ne olur? 

 Bunun cevabı çok basit. unutulmuş ve sadece sözde kalmış birçok kavram, yaşanır hale gelir. Güven senede atılan bir imza değil, ağızdan çıkan bir söz haline gelir. Aidiyet duygusu ve faşizm ortadan kalkar. Din veya siyasi görüş üzerine sürdürülen çirkin oyunlar ve hileler ile yersiz kavgalar ortadan kalkar. İnsan denilen canlı; Kadın, Erkek Zenci, Beyaz Köylü, Şehirli Zengin, Fakir vs. vb. gibi ayrımcılıklar ortadan kalkar. Dinlemeyi ve saygı duymayı öğreniriz. Kucak açmayı, yardım etmeyi öğreniriz. 

Peki, neden bu kadar basit bir şeyi kimse görmüyor veya görüyor da uygulamıyor ve hatta söylemiyor?

Aslın da bu sorunun cevabı yine kendi içinde. ve tek kelime. O tek kelimeyi değiştirdiğimiz an, her birimiz önce bireysel olarak o kelimeyi fark ettiğimiz ve sonra da her fark edenle bütünleştiğimiz an. Sorunun tam cevabı ortaya çıkıyor. Hem de, artık o soruya ihtiyaç kalmıyor. Eğer herkes o tek kelimeyi görür ve kendi adına düzeltirse.

Peki, nedir o ''tek kelime'' ve nasıl değiştirilir?

O kelime ''BİZ'' kelimesidir. Yani ''...kimse görmüyor...'' yerine ''biz görmüyoruz...'' dediğimiz de, cevabı da bulursunuz. Nasıl değiştirilir kısmı ise işin aslında en kolay kısmı. Kolay demiş olmam onun bir hiç olduğu anlamına gelmiyor. Tek bir bakış açınızı değiştirmeniz gerekiyor. O bakış açınızı değiştirdiğiniz an, biz diyebildiğiniz andır. O bakış açısı da yukarıda bahsettiğim tartışma anlayışını sadece tartışmak için ve tartıştığın kişiyi anlamak için değil. Tüm hayatına, ticaretine, sevdana, ailene, eğitimine, öğretilerine yani hayata dair ne varsa her yere taşıdığınız da o kelime zaten otomatik bir şekilde değişmiş olur.

İnsan sevdiği şeyden korkmaz derler. Korkuları olan insanın da sizi sevmesini bekleyemezsiniz. Bu durum da, sizden korkan birisi nasıl ''Biz'' diyebilir?

Öncelikle insan sevdiği şeyden de korkar. Bu yanlış inanışı bir silelim... Mesela insan sevdiği kişiden korkar, hatta öyle korkar ki, onun korkusundan kendi sevdiği şeylerden vaz geçer. Meseleye buradan başlayabiliriz, sevdiğmiz kişinin bizim için hiçbir şeyden vazgeçmemesi gibi. Yani onunla olan sevgimize şeyler diye adlandıracağın hiçbir şeyi şart koşmaman gerekiyor. Seninle olurum ama.... diye başlamamalısın. O durum da karşında sana kendisini vermiş kişi de hiçbir konuda sizden korkmaz ve dürüst olur.  Bu kişi her zaman rahatlıkla, kendi fikrine ters bile olsa sizin için ''Biz'' der. Peki ya diğerleri, yani asıl soruda kasdedilen kişiler. Bu sorunun muhatabı ben değilim. Neden? Çünkü en başta BİZ ve SİZ ayrımı yaptığım anda baştan beri söylediğim şeye tezat bir yorum yapış olurum. Ama cevap vermediğimde de ''Karşı tarafı da savunurum'' iddiamı burada kabul etmiyor olurum ki, bu durum bir PARADOKS'a dönüşebilir. Hayır paradoks falan olmayacak. Bunun da cevabı çok basit. Ben siz olurken, sadece söylediklerinizle değil, yüreğinizle de konuşuyorum. Yaptığım empatiyi zaten ilk yüreğinizde ki merhamet ile başlayarak yapıyorum. Siz demek istediğiniz her an gerçekten yüreğinizi bir defa samimi dinlediğin gün ben olursun. Sonra zaten Biz olmuşuzdur.

4 yorum:

  1. "Ben siz olurken, sadece söylediklerinizle değil, yüreğinizle de konuşuyorum. Yaptığım empatiyi zaten ilk yüreğinizde ki merhamet ile başlayarak yapıyorum. Siz demek istediğiniz her an gerçekten yüreğinizi bir defa samimi dinlediğin gün ben olursun. Sonra zaten Biz olmuşuzdur." Bu kısmı sevdim. Romantik bir hava varmış gibi geldi bir an. Ya da beni, ruh halim de yanıltmış olabilir :)

    YanıtlaSil
  2. Kalbin dili hep romantiktir ama unutmamak gerekir ki, kin ve kiskanclik da kalpdedir.

    YanıtlaSil
  3. Düşüncelerin çok hoş özellikle tartıştığım kişiyle empati kuruyorum kısmı, bunu yapan gerçekten çok az kişi var. Ayrıca ilk defa bir blogu böyle severek okudum hatta yazarını tanımak istedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tesekkur ederim, umarim bundan sonrasi icin de takip etmeye devam edersiniz...

      Sil