24 Aralık 2020 Perşembe

Dünya Dengeleri Değişiyor!

 Neredeyse 1 yıldır taslak olarak bekliyor. Özür dilerim... N t H

  Aslında yazmaktan vaz geçmiştim bir sonraki günlerin nasıl olacağını tahmin ettiğim için. Ama sonra gördüğüm şeyi madem yıllardır etrafımdakilerle paylaşıyorum, o halde sizinle de en azından kısmen paylaşayım.

    Birşeyi doğru anlamak için en başından bakmak lazım, Bu bilimsel bir araştırma, kriminal bir konu vs herşey de böyledir! O zaman şuan ki olanlar için de en başından bakmak lazım. Öncelikle anlaşılması gereken şey, şuan olanların siyasetle hiç alakası yok!!! Çünkü dünya da değişen şey ''Siyasetler Üstü'' Şuan başlamış olan şeyi ben 15 yıl öncesinden söylemiştim. Kapitalizm çöküyor ve yeni bir sistem geliyor. Yani sistem ''Teknoloji Çağı'' olarak anılacak. Buraya geri geleceğiz ama dediğim gibi en başa dönmek lazım, neden sistemin değiştiğini görebilmek için.




Lütfen Okumaya Buradan Başlayın
Daha Anlaşılır Olması İçin, Sırayla Devam Edin.


     Bundan 300 bin yıl öncesine, Homo Sapiens (modern insan) lere dönelim. O insanlar topluluk olmaya başladıklarında, kendilerine lider seçtiklerinde veya birisinin kendisini lider ilan etmesiyle beraber diğerlerinin buna boyun eğdiğinde aslında ilk sistem doğmuştu.  O günlere ilişkin tüm yazılı veya görsel bilgileri unutun. Sahip olduğunuz herşey size sistem tarafından verildi. Bunu yazının ilerleyen kısımlarında anlayacaksınız. 2+2=? sorusunun cevabı bile henüz yok aslında. Evrim geçiren insanın fiziksel bedeni değil, aklıydı. Beden sadece değişime göre uyum sağladı. Şimdi o insanlarla empati yapın, kim olmak istersiniz? Kendisini lider ilan eden mi yoksa birisinin liderliğine boyun eğenlerden birisimi? Bu soruya hangi cevabı verirseniz verin, geleceği değiştiremezsiniz, değişecek tekşey sizin geleceğinizdir. Aynen tıpkı şuan bizlerin aldığı her kararın sadece bizi bağladığı gibi(!) Aslında o gün kimin lider olduğu, bugün bizim ne yaşadığımızı yarattı. Bizim kararlarımızın geleceğe etkisi sadece sonun zamanını değiştirir ama sonu değiştirmez. Çünkü sonu yazılmamış ilk sistem ilk insanla başladı. İlk lider, ilk kuralları koydu, ilk defa bulunduğu yeri korumak, diğerlerini korkutmak ile mutlu etmek ve tatmin etmek arasındaki dengeleri sağlamak için stratejiler geliştirmeye başladı. Sonra başka bir yerde başka bir lider daha oldu ve bu sefer av ve bölge savaşları başladı. Ama aslında o gün bile asıl savaş, en güçlü lider benim savaşıydı. O gün liderin verdiği savaş buydu ama altındakiler av için savaşıyordu ve kendi bölgelerini korumanın hayati olduğuna inandırılmışlardı.  Bu sistem çok uzun sürmedi elbette, sonrasında insanların lider için savaşmasına sadece av yeterli gelmedi, o gün itibari ile ilk Tanrılar ortaya çıkmaya başladı. Tanrılar, savaş için, av, sağlık, bereket, su, öc alıcı, ödüllendirici vs birçok şeyin sebebi veya emredeni olmuştu. Liderlerinde üstünde daha büyük bir liderdi. Sonra bu sistemi de Kapitalizm yıktı.

     Aslında, Modern insan bu anlattıklarımın hiçbirisi değil. Çok zaman önce aslında sahip olduğumuz herşeyi kaybettik ama bir akvaryumun içinde döndüğümüzün farkında değiliz. Mesela bütün sorularınızın cevabı çoktan verilmiş, hatta her sorunun binlerce cevabı dahi olabilir. Bütün fobiler ve hobiler belirlenmiş, bütün doğa kanunları, geometri vb belirlenmiş, bütün sizi mutlu edecek şeyler, rahatlacak şeyler vs vb herşey belitlenmiş. bugün kendimi nasıl mutlu ederim diye hiç sordunuz mu? Hayır, çünkü sizi mutlu edecek şeyler belirlenmiş ve siz ''Bugün NE YAPSAM'' diye soruyorsunuz. Mesela size bir örnek vereyim beni daha iyi anlarsınız. Tayland'da bir bara 15 gün boyunca gittim ve her seferinde bir kutu bira sipariş edip, bar taburesine dahi oturmadan kutuyu açıp sonra parasını ödeyip çıkıyordum. Birayı içmiyordum (alkol çok sevmem), şuan sizin de anlam veremediği gibi barmen de anlam veremedi belki de ilk gün farkına bile varmadı. Ben bu durumu 15 gün boyunca devam ettirdiğimde barmen kız sonunda sordu. Neden birayı açıp içmeden gittiğimi sordu, bende ona ''Çünkü ben, reklamlarda gördüğüm o kutu açılış sesini seviyorum ve bu keyfi almak için geliyorum'' dedim. Sonra kız da bana, sen manyak mısın gibi bir cümle kurdu (belki sizde aynısını düşündünüz okurken) Ama pencerenizi değiştirin, o barda bulunan herkes bir keyf için ödeme yapıyor. Kimisi bira, kimisi viski ve kimisi de meşrubat içiyor. Çoğu muhabbetine veya yeni ortamlar kurmak için geliyor, yani herkes keyfi karşılığında ödeme yapıyor. Onların keyflerini sorgulamıyoruz çünkü bize öğretilen iyi yada kötüler listesinde bir yerde ama benim keyfim listede olmadığı için ya manyak ya enayi ya da yine sistemin belirlediği binlerce sıfattan birisiyim. Aslında ben de, reklamlarda tam da anlatılan ve canının çekmesine sebep olan sesi duymaktan, bu sesi bir bar ortamında duymaktan keyf alıyor ve bunun için ödeme yapıyor olabilirim.

Herhangi bir sorunuz olduğunda, sorunun cevabını kendinizde bulmayın diye çoktan önünüze yaratılan seçenekler var. 

Tanrı mı arıyorsunuz? Binlercesinden birisini seçin! 
Tanrılar sizi tatmin etmiyor mu? Bilim, Spirutuelizm, Ateizm vs hepsi hazır.
Nasıl dans etmeniz gerektiği, nasıl resim yapmanız gerektiği, nasıl müzik yapmanız gerektiği, nasıl meditasyon yapmanız gerektiğine, hatta nasıl çocuk yapmanız gerektiği bile hep belirlenmiştir ve siz aslında kendiniz için birşeyler yaptığınızı sanırken sadece sistemin labirentlerinde dolaşıp duruyorsunuz! Birçoğunu da yapmanız gerektiğini sanıyorsunuz veya yapmayı istediğinizi sanıyorsunuz.

Şimdi sorun kendinize hangi sorunun gerçekten cevabı size ait?

Geçmişten günümüze baktığımızda sistem her değiştiğinde büyük yıkımlar olmuş. Her seferinde daha da büyümesinin sebebi, kontrol ettiği gücün artması. 
Hani konunun başında sormuştum ya (Şimdi o insanlarla empati yapın, kim olmak istersiniz? Kendisini lider ilan eden mi yoksa birisinin liderliğine boyun eğenlerden birisimi?) Şimdi düşünün, tüm dünyayı kontrol edebilecek güce tek başınıza veya bir toplululuk olarak sahip olabilirsiniz ama var olan sistem buna izin vermiyor. Eğer artık o sistemi de yıkabilecek bir güce ulaşmışsanız ne yaparsınız? 

Bugün olan şey 100-150 yıl kadar önce başladı, teknoloji herşeyin emrinde gibi kendini geliştirdi. Din de dahil olmak üzere her konuda içeriye girdi. Bugün neredeyse sahip olduğumuz herşey teknoloji ile bize iletiliyor ve teknoloji sayesinde varlar. Peki o halde teknolojinin patronları bir savaş başlatsa, insan ırkı şuan buna karşı koyabilecek bir güce sahip mi? Ya da başka bir soru ile, patron için hala vaz geçilmez bir eleman mısın? Hayır! Kendini o kadar değerli görme artık, çünkü çoktan senin yapabileceğin herşeyi, hatta daha fazlasını yapabilecek, senden çok daha az maliyetli ve çok daha kontrol edilebilir alternatiflerin var. Belki yıllar önce sistemin korumak ve beslemek için insan köleler gerekliydi ama şuan emin olun hiç birimize gerek yok! Yeni Çağ Teknoloji çağı ve şuan Para ile savaşıyor, ne zaman Dinlerle de savaşını ilan edecek o gün 3. savaşı başlayacak. Din savaşları için Dini liderler yetiştiriliyor. Eski Sıfatlar hortlatılıyor... 2010 yılı itibari ile Türkiye'de Osmanlı tekrar doğmaya başladı. Diziler ile beraber insanlara, devletlerin kapılar ardında neler yaptığı gösterilmeye ve ırkçılıklar aşılanmaya başlandı. Mesela Kurtlar Vadisi ve devamı ile Diriliş Ertuğrul gibi projeler görevlerini belki beklenenden eksik ama yeterli derecede başardı. 
Teknoloji çok acımasız bir şekilde geliyor, Dünya nufusunun belki 3/1 yok olacak bu savaşta. Teknoloji dediğimiz şeyin en vicdanı ne de, ahlakı yoktur. Bizlerin kural olarak koyduklarımızdan muhaf ve bizim dünyamızdan bağımsız bir şekilde geliştirdi kendisini. 

Devamı Gelecek...

8 Haziran 2018 Cuma

Pyramids

1 1 1 ▲ 3 3 3 ▲ 6 6 6 ▲ 9 9 9 ▲
0 1 0 ▲ 1 0 1 ▲ 8 8 8 ▲ 8 0 8 ▲
0 1 3 ▲ 3 6 9 ▲ 0 1 9 ▲ 0 6 9 ▲

1 3 9 ▲ 6 0 9 ▲ 0 9 9 ▲ 9 8 9 ▼
0 0 0  ▼ 9 6 9 ▼  9 0 9 ▼ 9 1 9 ▲
3 3 3 ▲ 6 6 6 ▲ 9 9 9 ▲ 1 1 1 ▲

2 0 1 8 ▼ 1 1 ▲ 1 3

▲ ▲ ▲ 2 0 1 9 ▲ 0 1 ▲ 1 0



27 Temmuz 2015 Pazartesi

İçindekiler

Şimdi buradan sonra konularımızı ayırıyoruz.

Giriş;

ilk okumanız gereken yazı

Lütfen ''Sonraki Kayıt'' diyerek devam edelim okumaya.

Teknik Bilgiler,

 
Teorik Örnekler,

Araştırmalar,

Planlamalar,

Okuyucu Soru Cevap,

Analizler ve Stratejiler,

Yaşanmış Olaylardan Örnekler,

Ben Kimlerdim?

Eylemler,

Son Eklenen Yazılar:

System 19

Manipülasyon (Gizli ve Açık Manipülasyonlar)

Umut Var mı?

Ben Kimim?


Insan Isa Kimdir?

Evren de Yalnız mıyız? Değilsek Neden İletişim Kuramıyoruz? (ikinci bölüm) 

Sen Kimsin Cocuk?

https://twitter.com/Deeyorum 


Diyerek şimdilik başlıyoruz. Şuan için hepsi henüz yayına alınmamış veya çok az sayfalar olabilir. Zamanla hepsi sırası ile yayına girecek ve her birinde tamamen doyurucu bilgiler olacaktır.

Gitmek istediğiniz bloga geçmek için Blog isminin üzerine tıklamanız yeterli. 

Not: Bloglardan herhangi birisinde yazilmis olan herhangi bir yazinin herhangi bir cumlesi en bilinen sezar sifreleme yontemi ile sifrelenmistir. Bu sifre cozuldugunde bir kelimeye ulasilacak ve o kelime ise bir link eklendiginde (http://cikankelime.com yada baska bir uzanti) bir sayfaya ulasmanizi saglayacak. DARK INFORMATION (bir nevi DEEP WEB tarzi bilgiler), Komplo Teorileri, Dinler ve Tanrilar, Bir Sonraki Bedenimiz (dunya uzerinde), Kutsal Birlesme, UFO, SESLER ve GOLGELER, Haarp, 7/24, 9, GrS, DTHT, Derin Din, Kapitalizm, Sosyal Muhendislik vs vb. gibi konulara ulasacaksiniz.

20 Temmuz 2015 Pazartesi

İnanmak


İnsan hayal edebildiği şeye daha kolay ve çabuk inanır.

Bu zaten bilinen birşey, bunu biraz daha açar mısınız?

 Peki, o halde bilinmeyen birşey ile başlayalım. ''Bir insanı kandırmanın en doğru ve kolay yolu, o kişiye mektup yazmaktır'' diye başlayalım konuya. Buna itiraz ederek diye bilirsini ki, ''insan gördüğü şeye daha çok inanır'' Hayır! Bu kesinlikle doğru değildir. Reklamcılar mesela bunu çok iyi bilirler ve kullanırlar. Bizler aslında gördüğümüz şeyi yorumluyor ve yorumladığımız şeye inanıyoruz. Bu sebepledir ki, hiç birimiz bir olaya bir diğerimizin verdiği tepkiyi vermiyoruz.

Ardında ki, Boşluk...

Nefret iyidir!

Nefret neden iyidir? 

Sorunun cevabı aslın da kapının neresinde durduğunuza göre değişiyor. Şöyle anlatayım, öncelikle birşeyden bahsetmek istiyorum. Bugün muhtemelen sizin adını dahi bilmediğiniz ve muhtemelen hemen hiç birinizin henüz fark etmediği ve benim kesinlikle geleceğin Türk Bilim İnsanı olacağına ve Dünya için Çok şey yapacağına inandığım birisi tarafından ONORE edildim. Bu beni çok mutlu etti çünkü, hemen herkesin reddettiği, dinlemeye ve anlamaya dahi tenezzül ve tahammül dahi edemediği ''Nefret iyidir'' i dinledi, anladı ve kabul etti. İşte bu benim ömrüm boyunca ilk defa ONORE olmama sebep oldu. Neyse konuya dönecek olursak.

19 Temmuz 2015 Pazar

Farklılıklar...


Neden Anlaşamıyoruz?

Aslın da nedeni çok basit. Çünkü aslın da dinlemiyoruz...
Ben her hangi bir konu da, her hangi bir sebeple tartışıyorsam EMPATİ ile yaklaşıyorum. Aslın da hakikat ve hak gördüğümüz bir çok konu sadece bizim yorumumuzdur. Ve yorumlar her zaman kişiye, duruma, sonuca ve de, zamana göre değişirler. Herhangi bir konu da çok net yargılarınız dahi çok sert bir durumda karşınıza bir engel olarak çıkabilir. Tamamen vicdani reddi savunan birisi öyle bir duruma ve şarta maruz bırakılır ki. Ömrü boyunca, hatta işkencelere rağmen taviz vermediği bu fikir bir anda onun kılıcı olur, kendi inancını keser. Bunu bildiğim ve böyle inandığım için, ben her zaman karşı tarafın da söylediğini kabul ederim. Sorun o benim söylediğimi asla kabul etmiyor. 

Peki burada sorun nedir ve kimdedir?  

Sorun aslın da kişinin, inandığı şeyin haricinde söylenecek her söze kulağını tıkamasıdır. Karşı tarafı asla anlamaya çalışmamasıdır. Hal böyle olunca bir gün gelir, ben onun savunduğu şeyi, farklı bir ortamda ve şartlarda savunabilirim. Ancak o, benim bugün savunduğum şeyi ömrü boyunca asla savunamayacak. Hatta bu sebeple yargılanıyor olsa dahi, yine de kulaklarını tıkayacak. 

17 Temmuz 2015 Cuma

Dahinin sesli düşünmesi!



Dahinin açılımını yapmayacağım, onu zaten hepimiz biliyoruz. En azından hergün aynaya baktığımız da bir dahiye baktığımızı da biliyoruz. Peki gerçekten de DAHİ misiniz? Aslın da sorgulamak istediğim dahiliğin tanımından çok icatlar ile alakalı.

İcatlar da, birer deha ürünü olduklarına göre, yine de dahiliği konuşmuş olacağız. Şimdi ilk olarak hepimizin günlük hayatın da kullandığı ve çoğunlukla ‘Bu nasıl bulundu acaba?’ diye düşünmediğimiz şeylerin nasıl bulunduğuna küçük bir örnek hikaye ile bakalım istiyorum. Sonrasın da sorumuza geri döneceğiz.

Bir dahi her şeyi yeniden bulur. Bulduğu şeyin daha önceden bulunmuş olması onda sadece bir tebessüm oluşturur ve hayatına devam eder. Ancak bir dahiyi diğerlerinden ayıran en büyük özellik mutlaka ona, bir gün diğerlerinden neden farklı olduğunu ispatlama şansını verecek olması.

Birinci Gün

Gerçekler durgun bir deniz gibi, baktığın da kısa bir süre güzel görünür. Ayaklarını sokmak istersin ancak pek yüzmek istemezsin. Hiç heyecan vermez, davet etsen kimse gelmez, oyun bile oynayamazsın. Oysa Yalan dalgadır, heyecan veren, hissettiren, güç ve şov... Dalgasız bir deniz de hiç bir marifet yoktur...

Doğru bir insan, ne söyleyeceğini bilen insandır. Yalancı ise her daim ne diyeceğini planlar. Doğru insan yalandan korkmaz, tıpkı bir kartalın kelebekten korkmayacağı gibi. Sadece aldatamaz onun güzelliği ve cezbedemez kartalı. 

Ben aslın da çok şey diyorum!


Ömrün boyunca da hep dedim, bazen kendi kendime bazen da önüme gelene dedim. Dediklerim sustuklarımdan hep fazlaydı ama bugüne kadar hiç yazmadım (sosyal medyada yorumlarım hariç) Yazmak konusun da hep bir korkum vardı. Acaba kim okuyacak, gelen tepkiler acaba dememi engelleyecek ve artık susmam gerekiğini mi bana söyleyecek? İmla kurallarına tam hakim olamamam ve bir yazar olmadığım için kuracağım cümleler acaba anlatmak istediğimi ne kadar doğru yansıtacak vs. gibi... Ancak bugün bu korkularımın üzerine gitmeye karar verdim. Benim yazılarımda siz ne bulacaksınız veya neyi kaybedeceksiniz bilmiyorum ama ben artık ne bulacağımı da, ne kaybedeceğimi de iyi biliyorum. En başta yazan ben olacağım ve her yerde söylediğim ''Bulmak, Bilmek ve Susmak Gerek'' sözümü artık rafa kaldırmış, bir nevi kaybetmiş olacağım.