20 Temmuz 2015 Pazartesi

İnanmak


İnsan hayal edebildiği şeye daha kolay ve çabuk inanır.

Bu zaten bilinen birşey, bunu biraz daha açar mısınız?

 Peki, o halde bilinmeyen birşey ile başlayalım. ''Bir insanı kandırmanın en doğru ve kolay yolu, o kişiye mektup yazmaktır'' diye başlayalım konuya. Buna itiraz ederek diye bilirsini ki, ''insan gördüğü şeye daha çok inanır'' Hayır! Bu kesinlikle doğru değildir. Reklamcılar mesela bunu çok iyi bilirler ve kullanırlar. Bizler aslında gördüğümüz şeyi yorumluyor ve yorumladığımız şeye inanıyoruz. Bu sebepledir ki, hiç birimiz bir olaya bir diğerimizin verdiği tepkiyi vermiyoruz.

Lütfen Okumaya Buradan Başlayın
Daha Anlaşılır Olması İçin, Sırayla Devam Edin.


Biraz daha açalım 

Karısına tokat atan bir adam gördüğümüz de. İçimizden bazıları, bu durumu normal görebilirken, bazılarımız ise şiddetle karşı çıkarız. Yani gördüğümüz şey sadece boş bir karedir, asıl önemli olan nasıl yorumladığımızdır. Reklamcılar bizim nasıl yorumlayacağımızı önceden tahmin ettikleri kareleri bizlere göstererek sonuca ulaşırlar. (Reklamcılık derslerin de, böyle birşey varmıdır bilmiyorum. Ancak yok ise mutlaka onların eksiğidir) Bu da aslın da şu demek oluyor, eğer bir insan doğru kurgu yaratabiliyor ve bunu da kağıda yansıta biliyorsa. O kişi sizin üzerinizde, neye inanmanız gerektiği konusunda sınırsız bir ikna gücüne sahip olur. Film senaryoları da bunlara dahildir diye biliriz, ancak onlarda bazı farklar vardır. Yazınızı destekleyecek bir görsel sunum vardır mesela, orada ki detaylar ve kullanılacak yöntem ve gerekler çok daha başkadır. Bizim daha çok konuştuğumuz Roman yazarları olabilir mesela, onlar da bir nevi mektup yazarıdır.

Peki, bunu bilmenin bize faydası nedir?

 Bilgiler, faydaları içinde olan bir prospektüs değildir, bizim en büyük yanılgılarımızdan birisi de budur. Her bilgiyi bu şekilde değerlendirerek çok şey kaybediyoruz... Hatta belki gelecekteki bizi yok ediyoruz.

Konu sanırım biraz karıştı ve birbirinden koptu gibi değil mi?

Hayır, herşey hala aynı çemberin içinde dönmeye devam ediyor, sadece o çemberi elimize almamız lazım ve şimdi alıyoruz. Ne demiştik? ''mektup yazarak, kişiyi aldatmak'' Eğer sadece tek bir konuda araştırma yapar ve başka bütün konulara kapınızı kapatırsanız. Sadece tek bir konuda kendinizi başarılı görür ve tek konu üzerine eğitim alırsanız. Bu mektubu asla yazamazsınız. Evet belki belli bir konuyu sizden daha iyi kimse bilemiyordur ama sizden çok daha iyi anlatabilir. Çünkü siz konunuzu sadece konunuz olarak anlattığınız da, onu karşı tarafa hayal ettirmediğiniz sürece sadece karşı tarafın sizi anlamasını ummaktan başka çareniz kalmaz. Oysa diğer kişi bir çok konuda bir konuşmacı olacak kadar değilse bile ikna edecek kadar biliyorsa. o kişi sizin ürününüzü öyle bir anlatır ki, hayatın birçok yerine bağlar ve mecburi bir ihtiyaç olduğuna karşı tarafı ikna eder. Çünkü o kişi karşı tarafa hayal ettirmiş ve onların hayalini de yönetmiştir. Mesela iyi bir Sosyal Mühendis (halk tabiri ile dolandırıcı) kesinlikle iyi bir mektup yazarı olmak zorundadır. Mektup yazarlığının en büyük avantajı ise bedava olmasıdır. Karşı tarafı şaaşalı bir lüks ile kandırmak yerine o şaaşayı hayal ettirirsiniz ve aynı hazzı aldırırsınız. Bir makama yada makam tanıdıgınızın olmasına gerek yoktur, Cinsiyet ayrımcılığı, ırkçılık, din ayrımcılığı, sınıf farkı vb. hiç bir olumsuz ön yargı ile muhatab olmazsınız.

Peki, bu yaratıcı kurgu ve mektup yazarlığı konusunda kendimizi nasıl geliştirebiliriz?  

İşte konunun en önemli kısmı burada başlıyor. Herkes bunun için, kitap okuyun bol bol der, ama bu doğru değildir. Evet kitap okumak sizin ufkunuzu biraz daha geliştirecektir ama asla sizi mektup yazarı yapmaz. Sahip olmanız gereken şey empatidir. Evet hep empati diyorum ama bu sefer onu da açacağız. Doğru empatiye ulaşabilmek için öncelikle öfkeyi kontrol edebiliyor olmanız ve gerçekten sabırlı olabilmeniz gerekir. Bu daha önce söylediğim ''Nefret iyidir... öfke iyidir...'' ile çelişmiyor. Sadece oraya bir yol daha ekliyor, o yolda tüm duyguları doğru analiz edin ve zarar verenleri dizginleyecek güce sahip olun. O gün, gerçek empatiyi kurabilirsiniz... 

Peki empatiyi başardık, mektup yazarı da olabilecek noktaya vardık. Ne işimize yarayacak bu bizim? 

Biliyorum ki, aynı soruda hala takıldınız... Şimdi ben diğer pencereye geçip soruyu yanıtlayacağım. Bu bizim bir çok anlamda işimize yarar, iyi yada kötü diye ayırmadan birkaç örnek vermek istiyorum. 

  • Patronumuz ile çok daha iyi anlaşmamızı sağlar.
  • Yakın bir zaman da parton olmamızı sağlar. 
  • Ticari ilişkilerimizi sağlamlaştırmamızı sağlar.
  • Müşterinin talebini doğru karşılamamızı sağlar.
  • Müşteriden gelebilecek şikayeti en aza indirmemizi sağlar.
  •  Riskleri çok önceden görmemizi veya o riskleri satabileceğimiz ortaklıklar kurmamızı sağlar.
  • Duygusal veya cinsel ilişkilerimiz de, doğru anlaşılmamızı sağlar.
  • Aile veya arkadaş çevresinde saygı duyulmamızı sağlar.
  •  İş arkadaşlarımız veya çalışanlarımız ile iletişimimizin sürekli pozitif olarak sabitlemenizi sağlar.
  • Kendimize güvenimizi maksimum düzeye çıkartırken, budala cesaretini sıfırlamanızı sağlar.
  •  Mutlu olmamızı ve her ne olursa olsun bir çözümün olduğuna inanmamızı ve hatta çözümü bulacak motivasyonu kendimizde bulmamızı sağlar. 
 İşte olabileceğimiz kişiler ama eğer, bilgiyi yukarıda ki soru gibi ''peki bu bizim işimize nerede yarayacak'' olarak sorgularsak asla olamayacağımız kişiler de aynı zamanda. Bütün bunlara rağmen yine de patron olsanız bile, sonrasında kaybetmemek için ve daha da büyümeniz için gereken formül de budur.

Doğru okuyamayan hiç kimse doğru da soru soramaz. Doğru soruyu soramayan kişi, doğru cevaba da ulaşamaz. Bütün bunlara rağmen en önemlisi, doğru empati kuran kişi kötülük de yapmaz. Yani anlatıklarım sizi mükemmel bir sosyal mühendis yapmaz, doğru anlarsanız doğru insan yapar.

Tamam, çok şey söylediniz ancak hiç bir metot veya teknik söylemediniz?

Teknik kısmı ayrı bir konu, oraya girdiğimiz de başka çok şey ile karşılaşacağız. Parça parça anlattığımızda ise çok karışacak, bu sebeple önce konuları anlayıp ve nedenlerini bilip sonra tekniğe geçmek daha doğru. Eğer zaten ilk teknikden başlarsak, kişi daha neyi neden söylediğimi bilmeden ve anlamadan  bilgiye vakıf olur ki, bu da tehlikelidir. Çünkü bu bilgiler dahilinde teknikler kişiyi çok kolay Sosyal Mühendis yapabilir. 

Yazıya '' Peki'' diyerek yani peki den önce bir boşluk bırakarak başladım. Bu, yazıyı başlangıcı itibari ile itici yaptı ama buna rağmen okuduysan ve şuan bu yazanı okuyorsan. Önyargılarında esneksin demektir yada, belki de hiç önyargıların yoktur ki, bu daha da mükemmel olur.

Not: Bu arada belirtmem de fayda var. Yazdığım hiçbir şeyi bir yerden alıntı yapmıyorum. Tamamen kendi cümlelerim ve kendi sorgulamalarım ile ulaştığım cevaplardır. Zira bu tarz konuların konuşulduğu bir blog yada forum türkçe olarak görmedim, yabancı dilde zaten bu kadar hakim değilim...


1 yorum:

  1. ön yargım yoktur diyebilmek biraz zor ama şöyle söyleyebilirim herkesle sohbet edebilirim tabi davranışlarına dikkat ettiğin sürece çünkü burası türkiye art niyet olmadan söylediğini bile yanlış anlayabiliyorlar yani kısacası aslında yazı bana çağrıştırdığı şekilde anlatılmadı ve bu gerçekten çok güzel oldu gerçekten iyi bir yazı teşekkürler

    YanıtlaSil