27 Temmuz 2015 Pazartesi

İçindekiler

Şimdi buradan sonra konularımızı ayırıyoruz.

Giriş;

ilk okumanız gereken yazı

Lütfen ''Sonraki Kayıt'' diyerek devam edelim okumaya.

Teknik Bilgiler,

 
Teorik Örnekler,

Araştırmalar,

Planlamalar,

Okuyucu Soru Cevap,

Analizler ve Stratejiler,

Yaşanmış Olaylardan Örnekler,

Ben Kimlerdim?

Eylemler,

Son Eklenen Yazılar:

System 19

Manipülasyon (Gizli ve Açık Manipülasyonlar)

Umut Var mı?

Ben Kimim?


Insan Isa Kimdir?

Evren de Yalnız mıyız? Değilsek Neden İletişim Kuramıyoruz? (ikinci bölüm) 

Sen Kimsin Cocuk?

https://twitter.com/Deeyorum 


Diyerek şimdilik başlıyoruz. Şuan için hepsi henüz yayına alınmamış veya çok az sayfalar olabilir. Zamanla hepsi sırası ile yayına girecek ve her birinde tamamen doyurucu bilgiler olacaktır.

Gitmek istediğiniz bloga geçmek için Blog isminin üzerine tıklamanız yeterli. 

Not: Bloglardan herhangi birisinde yazilmis olan herhangi bir yazinin herhangi bir cumlesi en bilinen sezar sifreleme yontemi ile sifrelenmistir. Bu sifre cozuldugunde bir kelimeye ulasilacak ve o kelime ise bir link eklendiginde (http://cikankelime.com yada baska bir uzanti) bir sayfaya ulasmanizi saglayacak. DARK INFORMATION (bir nevi DEEP WEB tarzi bilgiler), Komplo Teorileri, Dinler ve Tanrilar, Bir Sonraki Bedenimiz (dunya uzerinde), Kutsal Birlesme, UFO, SESLER ve GOLGELER, Haarp, 7/24, 9, GrS, DTHT, Derin Din, Kapitalizm, Sosyal Muhendislik vs vb. gibi konulara ulasacaksiniz.

20 Temmuz 2015 Pazartesi

İnanmak


İnsan hayal edebildiği şeye daha kolay ve çabuk inanır.

Bu zaten bilinen birşey, bunu biraz daha açar mısınız?

 Peki, o halde bilinmeyen birşey ile başlayalım. ''Bir insanı kandırmanın en doğru ve kolay yolu, o kişiye mektup yazmaktır'' diye başlayalım konuya. Buna itiraz ederek diye bilirsini ki, ''insan gördüğü şeye daha çok inanır'' Hayır! Bu kesinlikle doğru değildir. Reklamcılar mesela bunu çok iyi bilirler ve kullanırlar. Bizler aslında gördüğümüz şeyi yorumluyor ve yorumladığımız şeye inanıyoruz. Bu sebepledir ki, hiç birimiz bir olaya bir diğerimizin verdiği tepkiyi vermiyoruz.

Ardında ki, Boşluk...

Nefret iyidir!

Nefret neden iyidir? 

Sorunun cevabı aslın da kapının neresinde durduğunuza göre değişiyor. Şöyle anlatayım, öncelikle birşeyden bahsetmek istiyorum. Bugün muhtemelen sizin adını dahi bilmediğiniz ve muhtemelen hemen hiç birinizin henüz fark etmediği ve benim kesinlikle geleceğin Türk Bilim İnsanı olacağına ve Dünya için Çok şey yapacağına inandığım birisi tarafından ONORE edildim. Bu beni çok mutlu etti çünkü, hemen herkesin reddettiği, dinlemeye ve anlamaya dahi tenezzül ve tahammül dahi edemediği ''Nefret iyidir'' i dinledi, anladı ve kabul etti. İşte bu benim ömrüm boyunca ilk defa ONORE olmama sebep oldu. Neyse konuya dönecek olursak.

19 Temmuz 2015 Pazar

Farklılıklar...


Neden Anlaşamıyoruz?

Aslın da nedeni çok basit. Çünkü aslın da dinlemiyoruz...
Ben her hangi bir konu da, her hangi bir sebeple tartışıyorsam EMPATİ ile yaklaşıyorum. Aslın da hakikat ve hak gördüğümüz bir çok konu sadece bizim yorumumuzdur. Ve yorumlar her zaman kişiye, duruma, sonuca ve de, zamana göre değişirler. Herhangi bir konu da çok net yargılarınız dahi çok sert bir durumda karşınıza bir engel olarak çıkabilir. Tamamen vicdani reddi savunan birisi öyle bir duruma ve şarta maruz bırakılır ki. Ömrü boyunca, hatta işkencelere rağmen taviz vermediği bu fikir bir anda onun kılıcı olur, kendi inancını keser. Bunu bildiğim ve böyle inandığım için, ben her zaman karşı tarafın da söylediğini kabul ederim. Sorun o benim söylediğimi asla kabul etmiyor. 

Peki burada sorun nedir ve kimdedir?  

Sorun aslın da kişinin, inandığı şeyin haricinde söylenecek her söze kulağını tıkamasıdır. Karşı tarafı asla anlamaya çalışmamasıdır. Hal böyle olunca bir gün gelir, ben onun savunduğu şeyi, farklı bir ortamda ve şartlarda savunabilirim. Ancak o, benim bugün savunduğum şeyi ömrü boyunca asla savunamayacak. Hatta bu sebeple yargılanıyor olsa dahi, yine de kulaklarını tıkayacak. 

17 Temmuz 2015 Cuma

Dahinin sesli düşünmesi!



Dahinin açılımını yapmayacağım, onu zaten hepimiz biliyoruz. En azından hergün aynaya baktığımız da bir dahiye baktığımızı da biliyoruz. Peki gerçekten de DAHİ misiniz? Aslın da sorgulamak istediğim dahiliğin tanımından çok icatlar ile alakalı.

İcatlar da, birer deha ürünü olduklarına göre, yine de dahiliği konuşmuş olacağız. Şimdi ilk olarak hepimizin günlük hayatın da kullandığı ve çoğunlukla ‘Bu nasıl bulundu acaba?’ diye düşünmediğimiz şeylerin nasıl bulunduğuna küçük bir örnek hikaye ile bakalım istiyorum. Sonrasın da sorumuza geri döneceğiz.

Bir dahi her şeyi yeniden bulur. Bulduğu şeyin daha önceden bulunmuş olması onda sadece bir tebessüm oluşturur ve hayatına devam eder. Ancak bir dahiyi diğerlerinden ayıran en büyük özellik mutlaka ona, bir gün diğerlerinden neden farklı olduğunu ispatlama şansını verecek olması.

Birinci Gün

Gerçekler durgun bir deniz gibi, baktığın da kısa bir süre güzel görünür. Ayaklarını sokmak istersin ancak pek yüzmek istemezsin. Hiç heyecan vermez, davet etsen kimse gelmez, oyun bile oynayamazsın. Oysa Yalan dalgadır, heyecan veren, hissettiren, güç ve şov... Dalgasız bir deniz de hiç bir marifet yoktur...

Doğru bir insan, ne söyleyeceğini bilen insandır. Yalancı ise her daim ne diyeceğini planlar. Doğru insan yalandan korkmaz, tıpkı bir kartalın kelebekten korkmayacağı gibi. Sadece aldatamaz onun güzelliği ve cezbedemez kartalı. 

Ben aslın da çok şey diyorum!


Ömrün boyunca da hep dedim, bazen kendi kendime bazen da önüme gelene dedim. Dediklerim sustuklarımdan hep fazlaydı ama bugüne kadar hiç yazmadım (sosyal medyada yorumlarım hariç) Yazmak konusun da hep bir korkum vardı. Acaba kim okuyacak, gelen tepkiler acaba dememi engelleyecek ve artık susmam gerekiğini mi bana söyleyecek? İmla kurallarına tam hakim olamamam ve bir yazar olmadığım için kuracağım cümleler acaba anlatmak istediğimi ne kadar doğru yansıtacak vs. gibi... Ancak bugün bu korkularımın üzerine gitmeye karar verdim. Benim yazılarımda siz ne bulacaksınız veya neyi kaybedeceksiniz bilmiyorum ama ben artık ne bulacağımı da, ne kaybedeceğimi de iyi biliyorum. En başta yazan ben olacağım ve her yerde söylediğim ''Bulmak, Bilmek ve Susmak Gerek'' sözümü artık rafa kaldırmış, bir nevi kaybetmiş olacağım.